BAŞBAKANIMIZ SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞANA
03 Şubat 2011 - Perşembe
İSLAM DÜNYASI MÜMTAZ ŞAHSİYET ÖDÜLÜ
Başbakanımıza ''İslam Dünyası Mümtaz Şahsiyet Ödülü
"İslam Kelimesi İle Terör Kelimesini Yan Yana Getirmek En Başta İslam'a Yapılmış En Büyük Haksızlıktır"
''İslami terör örgütü diye bir kavramı her yerde, uluslararası her toplantıda şiddetle reddettik ve kayıtlara geçirdik. İslam kelimesi ile terör kelimesini yan yana getirmek, yan yana kullanmak en başta İslam'a, bu aziz dine yapılmış en büyük haksızlıktır. İslam, kökü itibarıyla silm, silm ise barış anlamına geliyor. Bir defa anlamı itibarıyla barış olan bir dinin terörle yan yana gelmesi mümkün mü? Kim ki hem Müslüman olduğunu iddia ediyor hem de cana kıyıyorsa bilsin ki çok büyük bir yanlışın, çok büyük bir yanılgının, büyük bir gafletin ve dalaletin içindedir. Şunu söylemek durumundayım; bu yönde Müslümanlara karşı küresel ölçekte bir kampanyanın yürütüldüğünü biliyoruz ve görüyoruz. Bütün Müslümanları isimleri Ahmet, Mehmet, Mustafa, Muhammed ve benzeri olan insanları potansiyel suçlu, potansiyel terörist gibi görme eğilimi olduğunu hepimiz biliyoruz. Batı'nın bu konudaki yaklaşımını çok yakından takip ediyoruz. Batı'da özellikle medya eliyle böyle sinsi bir düşmanlık, sinsi bir husumet pompalandığını net olarak görüyoruz, onların arkasında kimlerin olduğunu da gayet iyi biliyoruz.''
Başbakan Erdoğan, önyargıları kırmak için her platformda yoğun olarak çalışıldığını bildirdi. Müslümanların da kendi özeleştirilerini yapmaları ve kendilerini sorgulamaları gerektiğini belirten Başbakan Erdoğan, ''Kuveyt'in bu anlamda da çok farklı bir yerde durduğunu görmekten memnuniyet duyduğumuzu ayrıca hatırlatmak isterim. Kuveyt, evrensel insan haklarına verdiği önemle bölgede gerçekten seçkin bir konuma sahip. Her alanda olduğu gibi bölgesel barışı tesis etmek, bölgemizde daha fazla huzur ve istikrar kazandırma noktasında da biz Türkiye olarak Kuveyt ile iş birliğimizi geliştirmek istiyoruz'' dedi.
"Bugün ülkeler olarak halklar olarak iki kardeş nasıl hasretle kucaklaşırsa işte öyle kucaklaşıyoruz"
Başbakan Erdoğan, Türkiye ile Irak, Suriye, Lübnan ve Ürdün arasında yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseylerinin oluşturulduğunu ve bu ülkeler arasında bu birlikteliğin dörtlü olarak da kurulduğunu belirterek bu ülkeler arasında sadece pasaport ile ziyaretler yapılabildiğini belirtti. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bunlar olağanüstü gelişmeler değil, bunlar bu bölgede bu coğrafyada zaten olması gereken geç bile kalınmış adımlar. Bunu neden söylüyorum? AB içerisinde Schengen denilen bir olay oluyor da, 27'ye yakın ülke birbirini rahatlıkla gezebiliyorsa, birbirine rahatlıkla gidip gelebiliyorsa, biz niçin birbirimize rahat rahat gidip gelebileceğimiz bir sistemi oluşturamıyoruz onun için anlatıyorum. Böyle bir mekanizmayı kendi aramızda niçin kuramıyoruz onu anlatmak istiyorum? Hem 'Biz birbirimizin kardeşiyiz' diyeceğiz, hem aramıza engeller koyacağız. Hem bizim tarihimiz, kültürümüz, medeniyetimiz bir diyeceğiz hem aramıza mesafeler inşa edeceğiz. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Şunu artık görmek durumundayız, bu bölgedeki sorunların çok büyük bir kısmı tefrikadan kaynaklanıyor. Yaklaşık 100 yıldır, yalanlar, dedikodular üzerine farklı şekilde kaleme alınmış, gerçeği yazmayan bir tarih üzerine, bu bölgelerin ülkeleri, halkları birbirine mesafeli hale getiriliyor. İşte biz bugün bu mesafeleri ortadan kaldırıyoruz, kaldırmalıyız. Ön yargıları ortadan kaldırıyoruz, kaldırmalıyız, ezberleri bozuyor ve bozmalıyız, bu bölgedeki 100 yıllık hasreti artık sona erdiriyoruz erdirmeliyiz. Bugün ülkeler olarak halklar olarak iki kardeş nasıl hasretle kucaklaşırsa işte öyle kucaklaşıyoruz.''
Sözlerini ''Ben Kuveytli kardeşimi Arap olduğu için sevmiyorum, Kuveytli olduğu için de sevmiyorum, beni yaratan Allah onları yarattığı için seviyorum'' diyerek sürdüren Başbakan Erdoğan, bu yakınlaşmadan kimsenin rahatsız olmaması gerektiğini Türkiye'nin bölgede, barıştan, istikrardan, huzurdan ve kalkınmadan başka hiçbir niyetinin olmadığına işaret etti. Başbakan Erdoğan, bu mücadelede Kuveyt ile birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyulduğu da kaydetti. Kabirde sadece kefen bulunduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan, ''Varlığından hiçbir şey seninle gelmez, sadece kefen ve bütün yakınların çeker gider. Bu dünyada ne yaptıysan o. İşte o anı hatırlar gibi yaşamak zorundayız. Eğer biraz hizmet edebiliyorsak bunun bahtiyarlığı bizim için yeterlidir. Bu ödülü de bu hissiyat ile kabul ediyorum. Ödül komitesine ve Kuveytli kardeşlerimize teşekkür ediyorum'' görüşlerini ifade etti.
"Bizim için şereflerin en büyüğüdür"
''Bölgemize, bölge ülkelerine, bölgedeki tüm milletlere hatta insanlığa bir nebze olsun hizmetimiz dokundu ise bu bizim için şereflerin en büyüğüdür'' diyen Başbakan Erdoğan, ''Biz insanlar arasındaki üstünlüğün 'Hayrun nas men yenfeun nas' (İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır) anlayışından geçtiğini bilenlerdeniz. Biz böyle bir kültürün, böyle bir medeniyetin mensuplarıyız. Bu anlayıştan hareketle biz bu alanda yarışa devam edeceğiz. Bu sözü biz bir kenara bırakamayız. Bu anlayışla da bu yola, bu gayretle devam edeceğiz'' diye konuştu. ''Leyla ile Mecnun''u diğer adıyla da ''Leyla ile Kays''ı Türk ve Arap edebiyatının en muhteşem eserlerinden birisi olarak nitelendiren Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Leyla bir 'ah' çektiğinde binlerce kilometre öteden çöllerin, dağların, bunların ardından bu 'ah'ın sızısını Mecnun yüreğinin derilerinde hissetmişti. Açıkçası ben bütün bu coğrafyanın halklarını işte birbirini böyle aracısız, araçsız hissedebilen, birbiriyle gönül bağı, gönül köprüsü kurmuş halklar olarak görüyorum. Bu coğrafyada, bizim coğrafyamızda hepimiz ortak bir tarihi, ortak bir kültürü, ortak bir kaderi paylaşıyoruz. Tarihimiz, kültürümüz, kaderimiz kadar emin olunuz bizim acılarımız ve sevinçlerimiz de ortak. 1990'da Kuveyt işgal edildiğinde en az Kuveytliler kadar bizler de bunun acısını, kaygısını, endişesini yüreğimizde hissettik. Kuveyt'te işgal sona erdiğinde aynı şekilde en az Kuveytliler kadar bunun sevincini, neşesini, coşku ve heyecanını bizler de Türkiye'de yaşadık. Esasen kardeşlik böyle bir şeydir. Kardeş, yanında olsun ya da olmasın, yakınında olsun ya da olmasın diğer kardeşinin derdini de sıkıntısını da acısını da aynı şekilde sevincini de coşkusunu da neşesini de yüreğinde hissedendir. Bir aile içindeki huzursuzluğu, problemi ailenin sadece birkaç ferdinin meselesi olarak göremezsiniz. Nasıl ki vücutta bir hastalık, bir yara tüm vücudu etkiler, tüm vücuda sirayet ederse aynı şekilde bizim bölgemizdeki, herhangi bir sorun, herhangi bir mesele, bir çatışma, bir huzursuzluk da bütün bir bölgeyi rahatsız eder, bütün bir bölgeye sirayet eder.''
Diğer Haberler